Sporda performansı arttırmak, bir üst seviyeye çıkmak için fiziksel beceri ve kondisyonu güçlendirmek amacıyla günler, saatler harcıyoruz. Tekniği geliştirmek, fiziksel çeviklik ve gücü arttırmak temel hedef… Bunun yanı sıra tabii ki de beslenme, dinlenme ve sağlıklı yaşam da uyulması gereken reçetenin başında yer almakta ve elimizden geldiğince hayatımızı bu yönde düzenlemeye gayret ediyoruz.
Ve hatta tüm bunları yaparken yalnız değiliz… Fiziksel kondisyon ve sportif beceriyi optimize etmek için “personal trainer”lar, antrenörler, koçlar ve uzman eğitmenlerden destek alıyoruz çoğumuz..Buraya kadar her şey tamam ve anlaşılır.. Sonuçta sportif performansı arttırmak niyetindeysek izlenecek akla yatkın bir yol ancak sorulması gereken soru şu: Sadece fiziksel anternman performans artışında yeterli mi?
Sporcuların kendilerine, koçlara, antrenörlere bu soruyu sorduğunuzda, büyük çoğunluk sportif performans için zihnin kritik öneme sahip olduğunda hemfikir. Sporda en çok kullanılan klişelerden biri performansın yüzde 90'ının zihinsel olmasıdır. Buradaki sorun, sporcu ve antrenörlerin çoğunun yüzde 90'ının zamanlarının yüzde 100'ünü spor dallarıyla ilgili fiziksel ve temel konular üzerinde çalışarak geçirmesidir.
Dünyanın önde gelen tenis antrenörlerinden biri olan Nick Bollettieri’nin söylediği gibi “Fiziksel beceriler önemli olsa da, odaklanma, dayanıklılık ve aksiliklerden hızlı bir şekilde kurtulma gibi zihinsel yetenekler, tutarlı kazananların rakiplerini mağlup etmelerini sağlayan özellikleridir. “
İşte tam da burada kendisi çok eski olmakla beraber spor alanında kısmen yeni olan bir kavramla karşılaşıyoruz: “MINDFULNESS” , yani “Bilinçli Farkındalık”.
Peki nedir bu Mindfulness? Kurucusu olan Jon Kabat Zinn’in tanımıyla; dikkatini bilerek ve isteyerek şimdiki ana yönlendirmek ve şimdiki anda yaşananların yargısızca, olduğu gibi olmasına dayanan farkındalık durumudur. Bu tanıma göre “Mindfulness” spor alanında uygulanmak için idealdir nitekim bir antrenman, maç veya rekabette en iyi performans için dikkati yönlendirmek, konsantre olmak ve o anda kendinde beliren duygu, düşünce ve tepkilerini en etkin şekilde yönetebilmek, onlarla savrulmadan yargısızca beraber kalabilmek esastır.
Mindfulness ile sporcular gerek antrenman gerekse rekabet sırasındaki duygu, düşünce ve tepkilerini fark ederek bunları bertaraf etmeden etkin bir şekilde yönetmeyi öğrenirler. Bunun sayesinde duygusal esneklik, dayanıklılık kazanırlar ve duygusal durumlarını yönetebildikleri için çok daha etkili karar verme imkanına sahip olurlar.
Ancak bu şekilde “Akış Hali” dediğimiz ,o herşeyin mükemmel uyum içinde aktığı, şimdiki ana kendini bıraktığın o hale erişebilirler. İşte, sporcuların rekabetin en kritik zamanlarında ulaşmaya çalıştığı hal da tam olarak bu. Mindfulness ile bunu başarmak mümkün.